SKOLYOZ





Omurgada eğrilik anlamına gelen skolyoz her yaş grubunda görülebilen bir belirtidir. Doğumda da olabildiği gibi (konjenital skolyoz), ileri yaşlarda da (dejeneratif skolyoz) ortaya çıkabilir. Özellikle ergenlik çağında ortaya çıkan skolyoz (idiopatik adölesan skolyoz) en sık görülen ve tedavi edilebilir olması nedeniyle en ilgi çeken skolyoz tipi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Skolyoz, oluşan deformiteye bağlı sağlık, kozmetik, sosyal ve psikolojik sorunlar oluşturması bakımından önemli bir halk sağlığı sorunudur. Skolyozun erken tanısı, kas iskelet sistemi ile uğraşan hekimler açısından büyük önem taşımaktadır. Erken tanı ve hastalığın doğal seyrini araştırmak için son 30 yıl içinde birçok ülkede okul tarama programlarına büyük önem verilmektedir. Erken tanı, eğriliğin artışını kontrol etmede, cerrahi dışı tedavinin başarısını arttırmada ve cerrahi oranı azaltmada önemli bir katkı sağlamaktadır.

Skolyoz çok eski çağlardan beri bilinmektedir, M.Ö 201-131’de Hipokrat tarafından bu terim ilk kez kullanılmıştır. Doğumsal omur deformiteleri, travma, tümörler, kas-sinir hastalıklar, kollajen doku hastalıkları, nörofibromatozis ve bacak boyu farklılıkları gibi birçok nedene bağlı gelişebilir, fakat % 70-90 olguda neden bilinmez ve idiyopatik skolyoz olarak tanımlanır.

İdiyopatik skolyozun etyolojisi günümüzde tam aydınlatılabilmiş değildir. Genetik, çevresel ve metabolik faktörler üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Büyük aile serilerinde farklı metodlarla yapılan çalışmalar genetik faktörlere işaret etmektedir. Aile araştırmalarında birincil akrabalarda skolyoz görülme oranı fazladır ve bu durum araştırmaları genetik zemine yöneltmiştir. Ancak skolyozun nedeninin çok faktörlü olduğunu biyomekanik, çevresel, gelişimsel faktörler, büyüme hormonu düzensizliğinin rol oynayabileceğini belirtilmektedir. Omurga etrafı kasların kas yapısındaki farklılıklar ve bağlardaki artmış esnekliğe bağlı hipermobilite de skolyoz nedenleri arasında sorgulanmaktadır. Hipermobil çocuklarda ve hipermobilite sendromlarında skolyoz daha sık ve daha fazla ilerleyici özellik göstermektedir.

Skolyoz söz konusu olduğunda en çok sorulan soru ağır okul çantaları ve bu çantaların nasıl taşınacağıdır. Bilimsel çalışmalar bu konuda çelişkili sonuçlar raporlamaktadır. Bazı hasta gruplarında etkili bulunmazken bazı hasta gruplarında yapılan taramalarda etkili olduğu bildirilmektedir. Bizim önerimiz çok ağır çanta taşınmaması, çantanın tek taraflı değil sırtta veya göğüs önünde taşınması olacaktır. Skolyozun sıklığı okul çocuklarında %1-2 ve 25 yaş üzeri erişkinlerde %8 olarak bildirilmektedir. Türkiye’de yapılan çalışmalarda sıklık binde 6 civarındadır.

Skolyoz kız çocuklarında ve büyüme/gelişmenin en fazla olduğu dönemde daha fazla görülür. Nedeni bilinemeyen idiopatik adölesan skolyoz genellikle duruş bozukluklarının farkedilmesiyle araştırılmaya başlanır. Bu belirtiler: omuz seviyelerinde, kürek kemiklerinin seviyelerinde farklılık, bir kalçanın daha yüksekte durması, sırt veya göğüste kaburgaların bir tarafta daha yüksekte görünmesi, iki tarafta dirsek-bel aralığının farklı olması ve omurgada sağa veya sola eğrilik olmasıdır.

Semptomlar ve klinik Değerlendirme
İdiyopatik skolyozlu bireylerin çok büyük kısmı sağlıklıdır ve özgeçmişlerinde de bir özellik yoktur. Genellikle ağrı ve nörolojik bulgu yoktur. Bazen deformitenin yarattığı gerginliklere bağlıileri aktivitelerde ağrı ortaya çıkabilir. Skolyoz, omurgadaki deformite yanında göğüs kafesi ile olan ilişkisi nedeniyle, özellikle eğriliğin yüksek olduğu bireylerde, göğüste esnekliğin azalması, akciğer kapasitesinin azalması ve solunumun yüzeyselleşmesi nedeni ile sık solunum yolu enfeksiyonu gelişebilir.

Tedavi çocuğun gelişim durumuna ve eğrilik derecesine göre ayarlanır. Gelişim derecesinde koltu altı ve genital bölgede kıllanma durumu, memelerin gelişme derecesi, kızlarda adet görüp görmeme değerlendirilir. Daha sonra dikkatli bir kas iskelet sistemi muayenesi yapılır. Bu muayenede eklem hareket açıklıkları, kas ve bağlarda kısalık olup olmadığı, bacak boylarının eşit olup olmadığı, kalçanın pozisyonu, ayak tabanlarında basma sırasında deformite olup olmadığı gibi değerlendirmeler yapılır. Tüm kas güçleri değerlendirilir ve nörolojik muayenesi yapılır. Sonrasında skolyometre ile eğriliğin derecesine bakılır ve gerekirse hasta skolyoz grafisi çekilmek üzere yönlendirilir.

Skolyoz grafisinde eğriliğin derecesi ölçülür, kemik gelişiminin derecesi değerlendirilir. Tüm bu veriler ışığında tedavi planlanır. Çok kaba bir şekilde belirtmek gerekirse eğrilik 20 dereceye kadarsa egzersiz ve gözlem ile izlenen hasta 20-40 derece arasında ise egzersiz ve gözleme eklenen korse ile tedavi edilir. 40 derecenin üzerinde ise ameliyat edilmesi gerekir.

Gözlem için hastanın 3 ayda bir klinik değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bu değerlendirme sonucu beklenenden hızlı ilerleme gösteren hastalara skolyoz grafisi tekrarlanabilir. Ancak çocukluk çağında çok fazla grafi çektirmemek için hekimin tavsiyesine göre davranılmalı, sık grafiden kaçınılmalıdır.

Skolyoz tedavisinde ana amaç eğrilik artışını engellemektir. Egzersiz ve gözlemde amaç kasların kuvvet ve dengesini normalize etmek, postürü geliştirmek, gerektiğinde masaj ve mobilizasyonla sorunlu segmentleri rahatlatmaktır. Ayrıca omurgayı günlük yaşamda kontrol edecek şekilde kişiyi bilinçlendirmek gereklidir. Bu programların evde de sürdürülmesi ve spor aktivitelerle desteklenmesi önemlidir. Skolyoz tedavisinde öne çıkmış birçok fizyoterapi ve egzersiz yaklaşımı vardır. Vojta terapisi, akupunktur uygulamaları ve en çok üzerinde çalışma yapılan Schroth tedavisi gibi. Bunun dışında yoga temelli skolyoz egzersizleri, 3-boyutlu skolyoz egzersizleri gibi egzersiz disiplinleri de farklı ülkelerde geliştirilmektedir. Özellikle Almanya’da geliştirilen ve daha sonra yaygınlaşan Schroth tedavisinde üç boyutlu bir tedavi yaklaşımı esas alınır ve amaç postürü düzeltmek ve günlük aktivitelerde de doğru postürü korumayı öğretmektir. Son yıllarda skolyozun egzersiz tedavisinde düzeltici biyomekanik yaklaşımların nefes teknikleri ile birleştirilmesi ve egzersizlerin asimetrik paternde uygulanması öne çıkmaktadır. Egzersiz tedavisi sırasında mutlaka çocuklara ve ailelere durumları ayrıntılı olarak anlatılmalı ve yapılması gerekenler konusunda gerekli işbirliği sağlanmalıdır. Özellikli egzersizlerin yanısıra hastanın evde de günlük yapabileceği nefesle kombinlenmiş egzersizlerin hastaya ve aileye öğretilmesi önerilir. Ayrıca oturma, yatma, ders çalışma gibi günlük yaşam aktiviteleri sırasında hastaların uyması gereken kurallar detaylı anlayılmalı hastanın işbirliği sağlanmalıdır.

Her çocuğa olduğu gibi skolyozu olan çocuklara da sportif aktiviteler önerilir. Çocuğun hangi sporu yapacağına dair çok soru gelmektedir. İşin aslı burada verilecek en iyi yanıt çocuğun sevdiği spor olacaktır. Profesyonel anlamda olmadığı taktirde, yani haftada 2 veya 3 gün birer saat yapılacak sporda seçim yapmaya pek gerek yoktur. Ancak haftanın her günü yoğun antrenmanın olduğu spor yapılacaksa hekime danışmakta fayda vardır.

Korse tedavisinin başarısı, hastanın skolyozunun derecesine, uygun korseyi uygulamaya ve korseyi yeterli kullanıp kullanmamaya bağlıdır. Korse özellikle büyümenin hızlı olduğu dönemde günde 23 saat kullanılmalıdır. Kullanım süresi eğriliğin derecesi ve hastanın yaşına göre hekiminiz tarafından belirtilecektir.

Skolyozda en fazla görülen sorunlardan biri de aile ile çocuğun tedaviye uyum konusunda çatışmalarıdır. Tam ergenlik dönemine denk gelmesi nedeniyle ne yazık ki bu sorun daha da öne çıkmaktadır. Ailelere önerimiz sakin ve yapıcı bir tutumla çocuğu işbirliğine sevketmeye çalışmak olacaktır. Hekimlerin bu konuda da rehberlik etmeleri gerekirse profesyonal yardım istemeleri uygun olacaktır.