PRP (PLATET ZENGİN PLAZMA)





Platelet zengin plazma (Platelet Rich Plasma-PRP) olarak adlandırılan bu tedaviye trombositten zengin plazma, kendi kanıyla tedavi gibi isimler de verilmektedir.

Platelet veya trombositler kan pıhtılaşmasını sağlayan kan pulcukları olarak bilinen hücrelerdir. Bu hücreler kan pıhtılaşmasını sağlamamanın yanı sıra salgıladıkları maddelerle yara iyileşmesinde de görev alırlar. Vücudun herhangi bir yerinde yaralanma olduğunda kan pulcukları hemen oraya gider kanama varsa durdurur, birlikte hasarlanmış dokunun da tamirine başlar. Bu tamir işlevi başladıktan sonra yaklaşık 3 hafta yoğun bir şekilde devam eder sonra yaklaşık 6 aya kadar son şekil verilir.

PRP tedavisinin ana fikri yara iyileşmesini sağlayan kan pulcuklarının kandan yoğun bir şekilde elde edilmesi ve yoğun bir şekilde hasarlanmış bölgeye verilmesidir. Böylece vücudun kendini tamir mekanizmaları aktive edilmiş olur. Yapılan işlemle PRP uygulanan bölgede yangısal reaksiyon oluşturulur. Oluşan yangısal reaksiyon tamir süreçlerini tetikler.

Bu amaçla hastanın kolundaki toplardamardan kan alınır, santrifüj dediğimiz cihazla işlenir. Santrifüj sonrası kan 3 tabakaya ayrılır. En üstte hücresiz kan sıvısı, ortada kan pulcukları ve beyaz kan hücrelerinden oluşan “buffy coat” olarak adlandırılan beyaz katman, en altta da kırmızı kan hücreleri yer alır. Ortadaki beyaz katman katman enjektöre çekilerek hastanın problemli bölgesine uygulanır. PRP hazırlanmasında en önemli husus kullanılan kit denen kanın alınıp santrüfüj edildiği tüplerdir. Kullanılan malzemelerde bir seferde en az 1,5 milyon kan pulcuğu elde edilmesi gerekir. Aksi takdirde yapılan işlemden yeterli sonuç alınamamaktadır.

PRP oluşturulduktan sonra kan pulcukları 6 saat hayatiyetini korusa da 3 saat içinde uygulamanın yapılması önerilir. Arada geçen zaman içinde güneş ışığı görmemesi gerekir. Uygulama sonrasında yoğun olarak bölgeye bırakılan kan pulcukları patlar ve içlerindeki maddeler ile tamir işlemine başlar. Tamir işlemi sırasında yangısal bir reaksiyon oluştuğundan uygulama sonrası 3-5 gün ağrıda artış olabilir. Her hastada görülmeyen bu bulgu genellikle hastayı rahatsız edecek kadar fazla değildir.

PRP uygulaması hangi hastalıklarda yapılır:

1. Diz kireçlenmeleri, çapraz bağ lezyonları, menisküs lezyonları
2. Omuz kas yırtıkları ve kas sıkışmaları
3. Dirsekte Golfçü veya Tenisçi Dirseği
4. Ayak bileği ligaman yaralanmaları
5. Tendinitler
6. Aşil tendiniti veya tendön rüptürleri
7. Plantar fasiit veya topuk dikeni
8. Bel ağrılarında kas ve eklem içi uygulamalar

PRP uygulaması hangi hastalara yapılamaz:

1. Ciddi kansızlık ve kan pulcuğu sayılarında düşüklük olması
2. Son 1 hafta içinde lezyon bölgesine kortizon enjeksiyonu yapılmış olması
3. Antiromatizmal ilaç kullanımı
4. Kortizon ve bağışıklık başkılayıcı ilaç kullanımı
5. Bağışıklık sistemi hastalığı olanlar
6. Kanser hastaları (yeterli veri yoktur)
7. Kan sulandırıcı kullananlar (kesilmesinde sakınca yoksa bir hafta kesildikten sonra yapılabilir)

Burada önemli bir konu yangısal eklem romatizması (Romatoid Artrit gibi) olan hastalarda PRP yapılıp yapılamayacağıdır. Genel kabul edilen görüş bu tip hastalıklarda eklem hasarını yaratan hücre içi kimyasal maddelerin zaten kan pulcuklarındaki kimyasal maddeler olduğu için PRP uygulamasını takiben eklem probleminin artması ile sonuçlanabileceğidir. Bu tip hastalara yapılması önerilmez. Aynı zamanda bu hastalar bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullandığından yapılan PRP’nin de etkisi olmayacağı yönündedir.

Tam bir engel olmamakla beraber özellikle diz kireçlenmesi hastalarında dizde sıvı artışı, sıcaklık gibi yangısal bulguları olan hastalarda PRP yapıldığında bu yangısal reaksiyonun artması söz konusu olabilir. Bu nedenle bu yangısal reaksiyonun azaltıldıktan sonra uygulama yapılması önerilir.

PRP uygulamasının yan etkileri:

PRP uygulamasında hastanın kendi kanı kullanıldığı için yan etki oranı düşüktür. Kan alınırken enjektöre konan sitrat allerjisi olabilir dikkat etmek gerekir. Her enjeksiyonda olduğu gibi, kanama riski, enfeksiyon riski bulunmaktadır ancak dikkatli ve kurallara uygun yapılan uygulamalarda sorun çıkmamaktadır. Çok nadir olarak uygulanan bölgede beklenenden daha fazla bir yangısal reaksiyon görülebilir. Bu durum genellikle 5 günden uzun süren ağrı, uygulama bölgesinde sıcaklık kızarıklık olmasıyla kendini gösterir. Bu durumda hastanın yangısal parametrelerine bakılarak tedavi düzenlenir.

PRP uygulaması ne sıklıkta yapılır:

PRP uygulamasının ne sıklıkta yapılacağına dair kesin bir protokol yoktur. Bazı protokoller 2 haftada bir bazı protokoller 3 haftada bir uygulanmasını önermektedir. Yaratılan yangısal reaksiyonun döngüsünü tamamlaması 3 hafta sürdüğünden etkilerin tam ortaya çıkmasını beklemek için 3 hafta beklenmesi uygun görünmektedir. Bu sürenin sonunda hastanın şikayetleri tamamen geçmişse 2. uygulamaya gerek toktur. Kısmi düzelme olmuşsa 2. hatta 3. uygulamalar da yapılabilir.

PRP’nin etkinliği ne kadar sürer?

Bu konudaki bilgi birikimi omuz ve diz enjeksiyonlarıyla yapılan çalışmalardan gelmektedir. Genel kabul edilen görüş hastanın hasarlanmasının durumuna, kireçlenmesinin derecesine göre 12-18 aylık iyilik sağladığıdır. Ancak daha uzun süreler ağrısız kalan hasta sayısı da oldukça çoktur. Hasta seçimi demekteki kasıt da budur. Örneğin bir hastanın dizindeki kireçlenme ne kadar fazla ise PRP’den faydalanma şansı o kadar azalmaktadır. Erken dönem kireçlenmeli hastalarda ise daha uzun ağrısızlık dönemi yaratmak mümkündür.

PRP uygulaması sırasında PRP sıvısının bazı maddelerle aktive edilmesi gerektiği belirtilir. Ancak yapılan çalışmalarda PRP sıvısının eklem veya doku içindeki kollajen ile temas ettiğinde zaten aktive olduğu bildirildiğinden bu uuygulamanın gerekli olmadığına dair görüşler bulunmaktadır.

Bazı uygulamacılar PRP’yi ozonla karıştırarak yapmaktadır. Bu uygulamanın temel amacı PRP içindeki kan pulcuklarının aktive olmasını sağlamaktır. Ancak ozonun kendisi antiinflamatuar etki yarattığından PRP’nin etkisini bloke edebilir. Bununla ilgili yeterli kanıt bulunmamaktadır.

Bir diğer uygulama şekli PRP uygulaması sırasındaki ağrının daha az olması için PRP sıvısının içine lokal anestetik enjeksiyonu yapılmasıdır. Lokal anestetiğin PRP sıvısı içindeki asiditeyi nasıl etkilediği, etkinliğe olumlu ya da olumsuz katkısı olup olmadığına dair bir görüş birliği bulunmamaktadır.

Eklem problemlerinde kullanılan diğer ilaçlarla karşılaştırması yapıldığında en çok merak edilen konu eklem sıvısı takviyesi olarak bilinen hyaluronik asit uygulamaları ile karşılaştırmadır. Yapılan çalışmalarda erken evre kireçlenmelerde PRP’nin daha etkili olduğu bildirilmektedir. Daha ileri hastalıkta hem PRP hem de hyaluronik asit uygulamasının etkinliği azalmaktadır. Ancak ileri evre kireçlenmeler için özel olarak üretilen bazı hyaluronik asit uygulamalarının PRP’den daha etkin olacağı düşünülmektedir.

Kortizon uygulamaları da eklemlere yapılan tedavilerdendir. Pek çok hasta kortizon uygulamalarından çekinmektedir. Ancak yangısal yani şişliğin, ısı artışın eşlik ettiği eklemlerde eklemi hızla yatıştırmak için kortizon uygulamaları yapılabilir. Kortizon uygulamalarından sonra yapısal tamirin yapılması için PRP uygulanması da tercih edilen bir yöntemdir. Çünkü kortizon uygulaması yaşlaşık 4-6 hafta iyilik sağlamakta ağrı sonra tekrar başlamaktadır. Bu dönemde yapılacak PRP uygulamaları ağrısızlık dönemini uzatacağı gibi kortizonun neden olabileceği yumuşak doku hasarını da geri döndürebilir.

PRP uygulaması sonrası takip nasıl olmalı?

Hastalara ilk 3-5 gün ağrı olabileceği bildirilmelidir. Aktivite kısıtlaması önerilmemekle beraber uzun yürüyüşlerden, ağır kaldırmadan, dizleri büküp çalışmaktan kaçınılmalıdır. Ağrı olması durumunda sıcak uygulama yangısal reaksiyonu arttırabilir, soğuk ise azaltabilir. Oysa dengeli bir yangısal reaksiyon istendiğinden hastalara sıcak ve soğuk uygulama yapmaması önerilir. Ağrı durumunda basit ağrı kesiciler (parasetamol) kullanılmalı, antiromatizmal ilaçlar 1 hafta kullanılmamalıdır.